Sunday, April 9, 2017

Tabletli Genç


Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir ailenin iki çocuğu varmış. Bunlardan biri, henüz çocukluktan çıkıyorken diğeri, hayata atılmaya yaklaşıyormuş. Ebeveynler, bu çocuklarının iyi yetişmeleri için onlara arasıra kendi yaşlarına uygun sorumluluklar veriyorlarmış. Sorumluluklarını yerine getirdiklerinde de, ellerinden geldiğince onları mükafatlandırıyorlarmış. Ama tersi de söz konusuymuş. Yani kasıtlı ihmal veya tembellik edip elinden gelenin en iyisini yapmama gibi durumlarda da cezalandırıyorlarmış.

Böyle günlerden bir gün, anne-babaları bu çocuklara birer tablet almış. Tabi ki büyük olana, kendi yaşına göre, küçük olana da kendi yaşına göre. Küçük olana demişler ki: "al bununla resim çiz, oyun oyna, çocuk şarkıları dinle, yeni şeyler oku-öğren". Küçük de kendinden beklendiği gibi resim çizmiş, oyun oynamış, çocuk şarkıları dinlemiş. Hatta, yabancı dildeki çocuk şarkılarını da dinleyip-söylerken yeni bir dil öğrenmeye başlamış. Bu durumu gören anne-baba çok sevinmişler.


Kendisine çok daha üstün donanımlı bir tablet alınan genç ise, küçük kardeşinin eğlenmesine heves ederek gerek evde kendi başına gerekse dışarıda arkadaşlarıyla tablet oyunları oynamış, onlarla sohbet etmiş, fotoğraf çekip paylaşmış, filmler izlemiş. Bir süre sonra gözleri bozulmaya başladığı için gözlük takması gerekmiş. Dahası, dikkatini toparlayamaz hale geldiği için derslerde dikkati dağılmaya başlamış ve anlatılanları dinleyememiş, sınav notları da düşmüş. Anne-babası kendisine nasihat ettiğinde de "siz beni sevmiyorsunuz, eğlenmeme fırsat vermiyorsunuz, size ne zararım var ki" diyormuş.


Şimdi, az biraz aklı olan anlar ki, küçük çocuğa alınan tabletle bütük çocuğa alınan tablet, aynı şekilde kullanılsın diye değil. Her bir çocuğun kendi yaşından beklenen gelişim seviyesine göre hem eğlenmesi hem de kendini geliştirmesi ve yaratıcı bir şeyler ortaya koyması için bu teknoloji onların hizmetine sunulmuş. Büyük olan çocuğun, kendini küçük kardeşiyle bir tutup sanki hayatının sonuna kadar oyun oynayabilecekmiş gibi davranması ve kendine verilenleri böylece israf etmesi, elindekilerin geri alınmasını ve kaçırdığı fırsatlardan dolayı zorluklara düçar olmasını netice verecektir.

Aynen öyle de kendisine verilen kabiliyetler itibariyle dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıklara hakimiyet noktasında olan insanın, sadece karnını doyurmaya, cinsel dürtülerini takip etmeye ve iyi vakit geçirmeye odaklanması, kendisini hayvan seviyesinde tutması demektir. Bu da, ona verilen sayısız kabiliyet ve sınırsız hakimiyetin bir gün elinden alınmasını ve kaçırdığı fırsatlardan dolayı da zorluklara düçar olmasını netice verecektir.




Not: Onbirinci Söz'den mülhem.