Monday, May 8, 2017

Allah'ın (CC) Zatı Hakkındaki Sorular Üzerine - 2


Soru: Allah insanları yaratmadan önce kimin cennete kimin cehenneme gideceğini biliyordu. O zaman, cehenneme giden insanları bile bile yaratması sadistçe değil mi?

İmana yönelik sorulardan bazıları mantık kökenli olmasına karşın bazısı da hissi kökenli olabiliyor. Bu soruda olduğu gibi, insanın kerim yaratılması (İsra 70) nedeniyle sahip olduğu hissi hassasiyetleri baz alarak, aklı gölgede bırakıcı sorular gelebiliyor. Şimdi basamak basamak düşünelim.

Öncelikle bu soruyu soran kişi Allah'a inanıyor mu inanmıyor mu? Eğer inanmıyorsa, olmayan bir varlığın sadist olup olmamasını tartışmaya gerek yok. Eğer Allah'a inanıyorsa, o zaman bu soru, yukarıda da izah edildiği gibi, merhamet hislerinin kabarması neticesinde ortaya çıkan bir "mantıksal kısa devre" oluyor. Bunun nasıl olduğunu birazdan aşağıda açıklayacağım. Fakat şimdilik en azından şu söylenebilir: eğer Allah'a inanan bir insan bu şekilde bir takım sorgulamalar yapıyorsa, düşünüyor demektir, tefekkür ediyor demektir, ki bu da en önemli ibadetler arasındadır.


İkinci olarak, zaman dediğimiz şey, biz insanlar için geçerli. "Allah insanları yaratmadan önce" dediğimizde, sanki Allah'ın Kendisi de zamana tâbiymiş gibi bir hava oluşuyor. Sanki, "önce bir tasarım yapıldı, şunlar cennetlik olsun şunlar cehennemlik olsun dendi, sonra yaratılış gerçekleşti". Halbuki öyle bir durum yok. Allah için geçmiş, şimdi ve gelecek hep aynı. Fakat olayları bir zaman sırası içinde algılayan bizleriz. Ondan dolayı da geçmişe ait üzüntüler, acıma ve pişmanlıklar duyarız ki olanlardan ders çıkartıp gelecekte tekrar etmeyelim. Şimdi, Allah'ın bizim içimize koyduğu bu "doğruyu arama ve bulma" pusulaları (acıma, üzüntü, pişmanlık), Kendisi'ni kapsayıcı olamaz, çünkü doğruyu arayıp bulma gibi bir durum O'nun için söz konusu değildir.

Üçüncüsü, neyin iyi neyin kötü olduğunun da göreceli olduğunu  unutmamak gerekiyor. Mesela, hasta olmayı kötü gören bizleriz. Biyolojik olarak bizim hastalığımız, sayısız bakteri ve virüs için "bayram" niteliği taşıyor. Daha sonra biz ilaç kullanıp da o canlılardan temizlendiğimizde, biz mutlu oluyoruz, onlar üzülüyor. Şimdi, o bakteri ve virüsleri öldüreceğini bile bile ilaç kullandığımızda sadist mi oluyoruz? Bir başka örnek, et yemek için hayvanları kesiyoruz. Tabiattaki başka canlılarda diğerlerini yiyerek besleniyor. Böyle dengeli bir döngü var. En nihayetinde insan da öldüğü zaman, bakterilere, vs. yem oluyor. Fakat bu durum, hiç bir canlıyı sadist yapmıyor. Bu örneklerle anlatmak istediğim mesele şu ki, kullandığımız her kavramın kendine göre bir "doğru kullanım" yolu var ve onun dışına çıkınca saçmalanmış oluyor.


Dördüncü olarak, insan, Allah'ın sıfatlarına ayna olarak yaratıldığı için, kendimizde gözlemlediğimiz özellikleri kullanarak Yaratıcımızı tanırız. Kendimizdeki adaleti görüp, O'nun da adaletli olduğunu anlarız. Kendimizde merhamet görür, Onun rahmetini anlarız. Kendimizdeki sanata bakar, O'nun sanatkarlığını anlarız, vb. Fakat aynı mantık şu şekilde olursa saçmalamış oluruz: "ben hırsız olduğuma göre Allah da ..." veya "insanlar sadist olabildiğine göre Allah da...". Bunlar, insanlar için oluşturulmuş imtihan sınırlarının dışına çıkılmasını resmeden ve içinde adaletsizlikler, merhametsizlikler barındıran durumlar olup bizi bağlar. Allah'ı değil. ( bkz. Allah'ın bütün isimlerine iman.)

Beşincisi, sadist denilince, kurbanı üzerinde belirli seviyede kontrol ve güç sahibi olan ve haksız uygulamalar yapan bir kişi canlanır kafamızda. Arabasını sürerken cep telefonu kullandığı için bir çocuğa çarpıp onun ölümüne neden olan kişinin cezalandırılmasını isteyen bir anne, sadist midir? Aynı şekilde, insanlar, cehenneme gideceklerse, bu durduk yere değil. Onların bu dünyada yaptıklarının adil karşılığı öyle olduğu için öyle. Yoksa adalet olmaz.


Altıncısı, kaderde ilmî olarak yazılanlar, biz öyle yapacağımız için yazılı. Öyle yazıldığı için biz öyle yapmıyoruz. Dolayısıyla da o zulümleri işleyen insanlar, hür iradeleriyle işliyorlar ve cezayı hakediyorlar.

Yedincisi, şekilci din anlayışında cennet ve cehennem de formüle edilmiş olup pek çok insanın cehenneme gideceği gibi bir algı oluşmuş. Allah'ın merhameti ve affı, bizimkinden sonsuz kat daha fazla. Kimsenin iç dünyasını veya gelecek hayatında ne yapacağını biz bilemeyiz. Ama Allah bilir. Kalbinin derinliklerinde kalmış ama farklı nedenlerle dışarıya yansımamış iman özünü biz göremeyiz. Ama Allah görür. Yanlışlığı kesin olan bir şey varsa, o da Allah'ın rahmetinden ümit kesmektir:
"Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez." (Yusuf 87)
Üstelik, insanoğlunun sonsuzluk arzusuna mutlaka cevap veren Halık, onun Rabb'iyle görüşme isteğini de cevapsız bırakmayacaktır.  Kuran ayetlerinden (Müminun 105-115) anlaşılacağı üzere, her ne kadar cennet ehlininki gibi olmasa da, cehennem ehli de Allah ile sohbet edecektir.
Yani cehennemde de Allah'ın rahmetinin eserleri görülecektir.







No comments:

Post a Comment