Monday, May 1, 2017

Hz Muhammed'in Farkedilmeyen Bir Mucizesi


Mucize dendiğinde, bir insanın kendi başına yapması imkansız olan bir şeyin, o anda herkesin gözü önünde gerçekleşmesi anlaşılır. Dînî terminolojide, mucizenin Allah tarafından peygambere verilen ve onun vazifeli oluşunu onaylama manası taşıyan bir olgu olduğu belirtilir. Ne var ki, geçen iki cümlede söylenenler, aslında birbiriyle göbek bağıyla bağlı değildir. Yani, bir insan peygamber olmadığı halde olağanüstü şeyler yapabilir, ki bunlar ya sihir ya illüzyon ya da teknolojiyle mümkündür. Benim asıl odaklanmak istediğim, ikinci seçenek: Mucize olduğu halde hemen o anda veya kısa sürede gerçekleşmeyen ama insanlığın geneline bakıldığında da benzerine çok rastlanmayan şeyler.


Bu meyanda, İngilizce'de peygamberlik manasına kullanılan iki kelimeden biri olan prophet, "geleceğe dair doğru haber veren" manası taşır. Dolayısıyla, geleceğe dair böyle bir bildirim, yapıldığı tarihteki insanlara değil, gerçekleştiği tarihteki insanlara bir ayet, bir işaret özelliği taşır. Hz Muhammed SAV'in İran'ın fethi, İstanbul'un fethi, Kıbrıs'ın fethi, geniş çaplı güvenlik ve zenginlik ortamının geleceğine dair bildirimleri bu kategoride görülebilir. Ne var ki benim bahsetmek istediğim konu, zaten herkese malum olan bu haberler (prophecy) değil!

İnsanlık tarihine bakıldığında, insanların pek çok defa putperestliğe, paganlığa döndüğü görülür. Bu dönüşün altında yatan psikolojik nedenler ve bunların nasıl hayra yöneltilebileceğiyle ilgili daha önce konuşmuştuk. Şimdi bahsetmek istediğim mucizevi nokta, böyle bir putlaştırma hadisesinin, Hz Muhammed özelinde gerçekleşmemiş olmasıdır.

Bildiğimiz geçmiş itibariyle Hz İsa AS insanlar tarafından (fonksiyonel olarak) putlaştırılmıştır. Hz Ali RA, bizzat hadislerde haber verildiği üzere bir takım insanlar tarafından putlaştırılmıştır. Zamanımıza yaklaştıkça sürekli olarak bir takım dinî, siyasî, askerî liderler, takipçileri tarafından putlaştırılmıştır. Bu ifadeyi ağır bulabilirsiniz. O yüzden putlaştırma derken ne kastediyoruz, biraz açalım.


O kişinin sözleri ve düşünceleri, Allah tarafından bir bildirim olmadığı halde, doğrunun ve yanlışın ölçüsü haline geliyorsa, o kişiyi takip edenler cennetin varisleri veya sırat-ı müstakimin yolcuları kabul edilip diğerleri cehennemlik veya sapıklıkla itham ediliyorsa, bu iddia, düşünce ve değeryargıları sadece düşünce ve söylem seviyesinde kalmayıp somut fitnelere (insan öldürme, hırsızlık, işkence, psikolojik baskı, vs.) dönüşüyorsa, o zaman bahsedilen liderin putlaştırıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ki bu durum, o liderin kendi rağmına bile gerçekleşiyor olabilir. Yani o kişi böyle bir şeyi açıkça reddetmesine ve lanetlemesine rağmen onun takipçisi olduğunu iddia eden insanlar, böyle bir fonksiyonel putperestliğe gömülüyorlardır. Öte yandan eğer o lider bu yapılanları bizzat kendi de onaylıyor ve tavsiye ediyorsa, o zaman o da kendi kendini putlaştırmıştır denebilir.

Günümüze baktığımızda, İslam adına radikal işlere girişen ve böylece fitne kaynağı olan gruplar vardır. Bu kişiler, dikkat edilirse, sorgusuz bir şekilde bir liderin öncülüğünde (filtresinde) Kuran ve sünneti kullanırlar. Böyle olunca da, bizzat ayette işaret edilen, "heveslerini kitabına uydurma işini" gerçekleştirmiş olurlar.
"Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkan 43)
"Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?" (Casiye 43)
"Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” " (Ali İmran 7-8) 
Yukarıda alıntıladığım Ali İmran suresindeki ayetlerde altı çizilen bir nokta, akıl sahipleri (ul-ul elbab) olarak nitelenen kişilerin, kendi yorumlarını standart olarak dayatmayıp farklı yorumlara açık kalmalarıdır. Yani Kuran'ı ve sünneti bütünlüğüyle rehber alan insanlar, aralarında görüş ayrılıklarına düşseler bile belirli bir görüşü, kişiyi putlaştırmaktan veya radikalleşmekten uzaktırlar. Hz Muhammed AS'ın farkedilmeyen mucizesi de bu noktada belirginleşiyor zaten. 

O, her yönüyle büyük bir lider, büyük bir rehber olmasına rağmen putlaştırılamamıştır. Çünkü ona iman etmek, ona bağlanmak, Kuran ve sünneti bütünlüğü içerisinde ele almayı gerektirir. Hatta, gerektirmenin ötesinde mecbur kılar; ki biraz bu konuda okuma, inceleme yapanlar bunu tasdik edecektir. İşte böyle bir bütünlüğü baz alan insanlar, peygamberin insanlardan bir insan olduğunu, ama seçilmiş ve desteklenmiş bir insan olduğunu görürler. Böylece, asıl mabud olan Allah'a aracısız yönelirler. 


Belirli bir liderin filtreliğine kayıtsız şartsız bağlananlar ise, Kuran ve sünneti bütünlüğünden çıkartırlar ve farkında olmadan putlaştırma yoluna girmiş olurlar.  Her yerde Allah'ı anlatacaklarına, her fırsatta peygamberin güzel ahlakına ayna olacaklarına, sürekli kendi liderlerini veya kendi eserlerini, başarılarını nazarlara verirler. Allah'ın onayı yerine insanların onayını kıble edinirler; her işlerini, insanların onay ve takdiri eksenli yaparlar.

Bu noktadaki orta yol ise, yine Hz Muhammed ve onun arkadaşları arasındaki etkileşimlerden bulunabilir. Mesela, vahiyle açıkça bildirilmemiş hususlarda sürekli bir istişare zemini aranmıştır. Ne peygamber "ben peygamberim, benim dediğim olur" şeklinde bir kibire girmiştir ne de sahabeler "onun her dediği vahiy seviyesinde teslimiyet gerektirir" şeklinde bir putlaştırmaya gitmişlerdir. Bu dengenin kurulması için de, Efendimiz'in hayatı sırasında pek çok defa onun insanlığını öne çıkaran hadiseler olmuştur; vahiyle müeyyed olmadığı durumlardaki tavır ve sözlerinin analize açık olduğunun altı çizilmiştir. Böylece de, sünneti bütünüyle kabul eden insanlar hem peygamberi putlaştırmaktan hem de bir şekilde radikalleşmekten uzak kalmışlardır. Ki zaten o bütünlüğü kaçıranlar da, o bütünlüğe engel olan kişiyi putlaştırmışlardır. Böylece Hz Muhammed'in kimliği, bu bağlamda tertemiz kalmıştır.

Allah'ım, dünya ve ahiret hayatında saadetin rehberi olan, aramızdan seçtiğin kulun Muhammed'i, bizim iyiliklerimizle sevindir, istikametimizle onurlandır, sefaletimizle üzme, hatalarımızla utandırma. Amin.







No comments:

Post a Comment