Hristiyanlıkta "salvation by faith" yani "imanla kurtulma" diye bir kavram vardır, ki bir zamanlar yaygın olmakla birlikte sonradan çok tartışmalara yol açmıştır. Bu inanışa göre bir insanın iman ettim demesi ve Hz İsa'yı kurtarıcısı olarak görmesi, onun cennete gitmesi için yeterli bir nedendir. Adam ne kadar günaha, kul hakkına girmiş olursa olsun, imanı onun kurtulması için yeterli bir nedendir. Hz Yahya'dan kalan bir uygulama olarak da, insanlar imanlarının miladı olarak vaftiz olurlardı ve imanla kurtulma inancına sahip olanlar, bir insanın vaftiz işlemini ölüm döşeğine bırakırlardı ki adam ölürken tertemiz gitsin.İşin enteresan tarafı, bu uygulamanın, şekilciliğe gömülmüş olan yahudileri işin aslına, yani ruhuna, manasına çağıran Hz İsa'nın takipçileri arasından çıkması.
Takdir edersiniz ki insanoğlu her ne kadar kısa vadede saçmalasa da uzun vadede düşünmeden edemez. Bu bağlamda da öyle oluyor ve birileri kalkıp, "olm, saçmalamayın lan" tarzı itirazlar yükseltiyor. Bugün, artık bu uygulama yok; varsa bile yaygın değildir. Ama şekilciliğin farklı tarzlarının olmadığı iddia edilemez...
Şimdi daha enteresan bir noktaya hazır olun. Aşağıdaki hadisi defalarca duymuşsunuzdur, duymadıysanız şimdi duyun:
Ebu Saîd el-Hudrî’nin aktarımına göre, Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu:
“Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler deliğine girecek olsalar siz de onları takib edeceksiniz.”
(Hz. Peygamberin gelecekle ilgili bu ürpertici açıklaması üzerine biz sahâbîler) sorduk: Ya resûlellah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hıristiyanlar mı olacak?
Şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?”
(Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)
Normalde bu hadis zikredilerek, yılbaşı kutlamanın, doğum günü kutlamanın yanlışlığı üzerinde durulur. Neden? Çünkü halk arasında, müslümanlık kadar gayr-i müslimlik de şekiller üzerinden ifade edilmiş, hatta şekle hapsedilmiştir. Öyle olunca da doğum günü kutlayınca laf yersiniz ama namazınızı (mesela teravih) hızlı kılınca sorun olmaz. Tabi ki bu sadece bir örnek. Asıl mesele şu ki Peygamberimiz SAV'in işaret ettiği tehlikeler arasında şekilciliğe gömülme de olabilir. Daha genel ifadesiyle, bütün hayır eksenli akımların en can alıcı düşmanlarından biri olan, cazibesine karşı durmak oldukça zor olan şekilcilik...
Şimdi asıl konuya gelelim. Kafir kimdir? Cevap gayet basit değil mi? Şehadet getiren müslüman olduğuna göre getirmeyen, kafirdir. Acaba öyle midir?
Önce şehadetin manasından başlayalım. "Şahitlik ederim ki...", yani "gördüm ve size de iletiyorum ki Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir". Allah'ı gören var mı? O zaman neyin şahitliğinden bahsediyoruz? Demek ki şehadet, Allah'ı görür gibi kulluk etmeyi hedef gösteren bir başlangıç mesajı. Kime bu mesaj? Şehadeti getiren her kimse, öncelikle ona. O zaman karşımıza şu sonuç çıkıyor, şehadet getiren kimse şeklî olarak müslüman ama aslında o bir yolcu! Durum böyle olunca da şehadet getirmeyen için kafir demek o kadar kolay değil, çünkü herkes yolcu. Çıkmamış candan umut kesilemeyeceği gibi ölmemiş bir insanın yolculuğu henüz bitmiş olamaz. Kimisi Allah'a daha erken vasıl olabilir, kimisi daha geç. Ama önemli olan, O'na ulaşmaktır.
E pekiyi, o zaman müslüman/kafir denkleminde neye göre karar vereceğiz?
Cimrilik ve Kıskançlık:
Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir. (Bakara Suresi, 105)
Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. kafirler... Onlar zulmedenlerdir. (Bakara Suresi, 254)
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 37)
Kararlılık:
Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ölenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir. (Bakara Suresi, 161)
Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 18)
Kibir
O, size Kitapta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)
Zulüm ve Aktif Düşmanlık
Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." (Bakara Suresi, 98)
Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 217)
Dini Kendi Keyfine Göre Dizayn Etme/Yontma
De ki: "Allah'a ve elçisine itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kafirleri sevmez. (Al-i İmran Suresi, 32)
Muhakkak ki onlar, Allah’ı ve O'nun resûllerini inkâr ederler ve Allah ile O’nun resûlleri arasında ayırım yapmak isterler. Ve “Bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz.” derler. Ve de, bunların (küfürle îmânın) arasında bir yol ittihaz etmek isterler. İşte bunlar, gerçekten kafir olanlardır. kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 150-151)
Ve (bu) ondan (ribâdan) nehyedilmiş oldukları halde ribâ (faiz) almaları ve insanların mallarını haksızlıkla yemeleri sebebiyledir. Ve onlardan kâfir olanlar için “elîm azap” hazırladık. (Nisa Suresi, 161)
Gerçek şu ki, Biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın Kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır. (Maide Suresi, 44)
Allah Hakkında Zan
"Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87)
Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zümer Suresi, 3)
Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O'nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız. (Fussilet Suresi, 50)
Yukarıdaki başlıklara başkaları da eklenebilir ve aynı başlıklar altında incelenebilecek pek çok başka ayetler bulunabilir. Fakat mesele şu ki kafir olmak, Kuran'da anlatıldığı şekli ile, bir formülün söylenmesi ile değil, işlenen amellerle ölçülüyor. O zaman, başkalarına müslüman-kafir damgası vurmakla uğraşmak yerine kendi amellerimizi tartıp mahşer gününde gerçekten müslüman kategorisine girer miyiz diye dertlenmek daha uygun bir tavır olsa gerek.
Konuyu kapatmadan önce son bir noktaya dikkatleri çekmek istiyorum. Yukarıda zikredilen ayetlerden Maide Suresi 44. ayet, kendi şekilcilik anlayışlarına göre "Allah'ın dini ve hükmü budur" deyip ahkam kesen ve böyle yapmayan herkesi kafir ilan edenler tarafından da kullanılmaktadır. Kuran'da sayısız defa düşünme, tefekkür gibi kavramlar öne çıkarılırken, okuma bilmeyen bir peygambere ilk emrin "oku" olmasının manasını düşünmeyip dini yorumlamaya soyunan ve böylece insanları Allah'ın dininden uzaklaştıranların, yeryüzünde fitne çıkaranların müslümanlıkla mı kafirlikle mi daha çok bağı vardır? Dolayısıyla bu şekilcilik anlayışı, bizzat, Allah'ın dini ve hükmü ile amel etmemenin ta kendisidir.
Allah CC, geçen Ramazan ayı ve idrak ettiğimiz bayram hürmetine herkesin hidayetini artırsın.
No comments:
Post a Comment